Sadece iyi insan yetiştirmeye adanmış bir ömür… Çok değerli Okul Müdürümüz, Fizik Hocamız Frère Pierre Caporal‘i 24 Ocak 2021’de kaybettik. Tüm camiamızın başı sağolsun, Très Cher Frère Caporal’i sevgi, saygı ve minnetle kalplerimizde taşıyacağız…
Değerli Hocamız Mişel Tagan‘ı 31 Ağustos 2017 Tarihinde zamansız şekilde kaybettik. Onun koşulsuz insan sevgisini, derin öğretisini ve en önemlisi sıcacık gülen gözlerini çok özleyeceğiz.
Mehmet Uluç: Sözün bittiği yer. Canım öğretmenim mekanın cennet olsun. Allah gani gani rahmet eylesin, çok üzgünüm abiler. Victor Hugo ve diğer edebiyat kitaplarını bize öğretişi ve sesi kulağıma geldi şimdi. Hakkını helal eder inşallah. Fatiha okumaktan başka birşey gelmiyor elden.
Levent Çetindağ: Bir parçamız daha koptu gitti geçmişimize ait… Önce parçalar gidecek sonra biz 🙁
Selim Kocabora: Allah rahmet eylesin. Mişel Tagan en sevdiğim hocaydı, çok klas adamdı çok üzüldüm.
Selim Boyana: Elim varmıyor birşey yazmaya…Lafın sözün bittiği yer bir kez daha…Allah taksiratını affetsin. Çok hakkı var, çok şey öğretti…Devri daim olsun…Işıklar içinde uyusun.
Mustafa Dönmez: Allah rahmet eylesin. Haziran ayında Kurbağalıdere köprüsünde rastlamıştım. Sarıldık, konuştuk. Abi dünya boş. Çok kaliteli adamdı.
Ercan Gürvit: Bir öğretmenin çok ötesindeydi hepimiz için, hepimizin başı sağolsun çok erkendi…
Hakan Cumur: Bu nedir yaa, ne oluyor? Genç adam niye oldu ki çok üzüldüm.
Zafer Sepken: SJ’li yıllarımızın baş yapıtlarındandı ve bizimle en çok beraber olan hocamızdı…Allah rahmet eylesin…Başka ne diyebiliriz ki artık…
Emre Günebakan: Çok üzüldüm daha gençti kendisi…
Aygün Özgür: Arkadaşlar şimdi gördüm. Nasıl yani M. Michel öldü mü ? İnanamıyorum. Toprağı bol olsun. Mekanı cennet olsun. İyi ki öğretmenler buluşmamıza ben de gelmişim.
Nuri Bilge: Mekanı cennet olsun, çok iyi bir insandı.
Ceyhun Çiper: Olmaz olsun böyle haber! Başımız sağolsun.
Ümit Taftalı: Nur içinde yatsın.
Hüseyin Mutuş: Bize en büyük katkı sağlayan, hayatımız boyunca sürekli andığımız sevgili hocamıza Allah rahmet eylesin. Hatıralarımızda yaşayacak.
Koray Batur: Çok üzüldüm başımız sağolsun.
Metin Oylumlu: Allah rahmet eylesin. Daha 5-6 ay önce yemekte buluşmadık mı? Yalan dünya. Herşey geriye sarmaya başladı.
Kerim Kazgan: M. Mişel bir İdol’dü ve ekol…Nurlar içinde uyusun.
Zafer Kabatepe: Hay allah yahu bugün doğum günümdü kutlama derken neler duyduk. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Bana da son sene kıyak yapıp 4-5 ile beni geçirmişti.
İzzet Levi: Çok ama çok üzüldüm. Monsieur Michel hakiki bir beyefendi idi; Ne mutlu bize ki onun öğrencileri olabildik. Yalan dünya hakikaten, bir varmış bir yokmuş. Daha dün gibi Moda Deniz kulübünde yemek yediğimiz gece, yazık. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.
Ragıp Balak: Geçenlerde Altıyol’da görmüş ve bir sonraki yemek için olurunu almıştım katılması adına. Toprağı bol olsun, mekanı kesin cennet nasıl olsa.
Murat Gezgin: Düşünüyorum da beni en çok neyi etkiledi diye: Kimse bizi adam yerine koymazdı, o bize adam muamelesi yapardı.
Ceyhun Çiper: Beni en çok etkileyen analiz derinliği idi; Hızlı ve çok okumak yerine yavaş ve az okuyup çok derin düşünmeyi öğretti. Il nous a inculqué la primordialité de la qualité sur la quantité.
Zafer Sepken: Hepimize eşit ve iyi davranırdı…Kadir Mutlu’ya dahi…
Ceyhun Çiper: Bize edebiyattan öte düşünmeyi öğretti. Matematik ve bilim’de dolaylı da olsa, en çok katkısı olan hocamızdır odur.
Koray Özülkü: En sevdiğim hocam idi. Ben onu edebiyat hocası diye değil, hep bir filozofi hocası olarak gördüm. Bana rasyonel düşünmeyi ve analiz etmeyi öğreten kendisidir diye düşünürüm. Ona çok şey borçluyum. Haberi alınca çok üzüldüm. Hepimizin başı sağolsun.
Can Ünalan: Mişel Hoca’nın cenazesi 6 Eylül 2017, saat 14:00’de Surp Asdvadzadzin Patriklik (Meryem Ana Kumkapı) Kilisesinden kaldırılacaktır.
Levent Çetindağ: Allah taksiratını affetsin…Pamuk gibi adamdı zaten. Ne taksiratı olacak ki…
Ceyhun Çiper: Pamuk gibi derken, ne düşünce tembelliğini, ne de kalitesizliği kabul etmezdi. Onun gibi bir hocadan yetişmeyen ne Balzac nr de Proust okuyabilir. Hele Dostoyevski asla. C’est avec lui que nous avons découvert le goût de la littérature.Son lègue est éternel. Le meilleur prière que nous puissions proférer pour lui est la lecture.Lisons donc…
Hüseyin Mutuş: 4 Şubatmış öğretmenlerle buluşmamız, son görüşümüz olduğunu bilemedik 🙁
Levent Çetindağ: Değer verdiklerimizle ve sevdiklerimizle, biraraya geldiğimiz anlarda son karşılaşmamızmış gibi muhabbetle sarılıp, sohbet etmemiz gerek demek ki… 🙁
Korhan Ölçen: Asseyez-vous derken sesini işitir gibiyim. Büyük bir şanstı onu tanımak..Hayat duruşumuzda olumlu çok katkısı olmuştur farketmesek de… Yolu ışıkla dolsun.
Murat Kafesçioğlu: Michel Hocama çok şaşırdım, çok üzüldüm. Michel Hoca gerçek bir hümanist ti, o bakış açısını bizlere geçirme konusunda kararlı bir tavrı vardı, az da olsa pay alabildiğim için şanslı bulurum kendimi. Çok sever sayarım hocamı. Toprağı bol olsun.
Tuğrul Biçer: Şimdi öğrendim Michel Tagan haberini. Çok üzgünüm! Hayatımı şekillendiren adamdı muhtemelen sadece benim değil hepinizin…Ne yazık ki cenazeye katılamayacağım ama Monsieur Michel her zaman aklımda, kalbimde kalacak.
Metin Oylumlu: İlginç bir anımı anlatayım: Malum examen oral’e yakalanmamak için yıllarca göz göze gelmemeye çalıştım. Yakaladığında adeta anlar, durumunu anlıyorum der, başkasını seçerdi. Artık sonunda bir gün belkide mecburen beni kaldırdı çünkü sıram sonuna kadar gelmişti…
Klasik “je n’ai pas travaillé” dediğimde bana:
“Si vous m’abandonnez je vous abandonne aussi”
dedi ve bir daha dokunmadı beni sıkmamak adına…
Ama şimdi herkese je vous abandonne dedi galiba…
Selim Kocabora: Kibar adamdı hiçbir öğrencisinin kalbini kırmamıştır herhalde.
Ceyhun Çiper: Il ne nous avait pas abandonné pendant 36 ans.
C’est nous qui ne nous en sommes pas assez profité.
Levent Çetindağ: C’est juste!
“COLLÈGE SAINT-JOSEPH; dirigé par les Frères des Ecoles Chrétiennes” Sihirli cümlesinin yer aldığı, geçtiğimiz yüzyılbaşı taşbaskı tekniği ile basılmış bu nefis kartpostalla ilk karşılaştığımda, kolejden öte küçük tarihi bir kent havasındaki okulumla ilgili eski, yeni tüm bilgi, belge ve kartpostalı bir kenara koymaya başladım.İlk zamanlar birkaç sahaf dost ve aylık düzenlenen pul ve efemera müzayedeleri sayesinde belli bir seviyeye gelen koleksiyon, zaman içinde internet olanaklarının da devreye girmesiyle hatırı sayılır bir külliyat haline geldi.Bu merakıma siyah beyaz yılları birlikte paylaştığımız SJ’li kardeşlerim de katkı yapmaya başlayınca keyfim yerine geliyor, koleksiyonum, nadir Kadıköy, Moda kartpostallarıyla tarihi kentin duvarları ötesindeki dünyayı da kapsamaya başlıyordu.Sn. Oktay Özyemişçi’nin suluboya Moda panoraması çalışması.Sevgili Emre Özyemişçi’nin Mektep Sokak NO:12 S&B çalışması.
Mektep Sokak No:12 2015 Yılı Tadilat sonrası görünüm.
25. Mezuniyet yılımızda, sevgili Hocalarımız Monsieur Michel, Jilet Kemal, Yusuf Çotuksöken ve Yasemin Hanım’la temsili dersler yapmak üzere biraraya geldiğimiz gün sevgili Mete Yurtseven’in getirdiği saman kağıdı üzerine mavi mürekkeple daktilo edilmiş 07.05.79 tarihli “Edebiyat imtihan” kağıdını görünce hepimiz aynı anda kesif ispirto kokusunu içimize çekiyormuşçasına irkildik.
Hatta o gün efsane Hocamız Michel Tagan, içinde Montesquieu ve Diderot’nun geçtiği bir littérature dersi yaptığında, 25 yılı geride bırakmış olmanın verdiği cesaretle “Hocam öğrencilik yıllarında sizin derslerinizi anlayamazdık, lütfen konuyu kavrayabilmemiz adına dersi bir kez de türkçe anlatır mısınız?” diye ricada bulunmuştuk.Monsieur Michel vakur bir edayla ve sabırla konuyu bir kez de Türkçe anlattıktan sonra, sınıfta derin bir sessizlik oldu ve dersin Türkçe versiyonunu da anlamadığımız herkesin yüz ifadesine yansımıştı.En azından problemin lisan problemi olmadığı ortaya çıkmış ve bir aydınlanma yaşamıştık.Günün devamında hep birlikte sosyal tesislere geçip, Monsieur Abudarham ve Serçin Hanım’ın da katılımıyla anılarla dolu bir yemek yemiş, tadı damağımızda kalan keyifli bir günü tamamlamıştık.
Evet Sevgili Dostlar;
*29 yıllık bir düş ve 5 Haziran 1870’de çıkan o talihsiz Beyoğlu yangınından sonra 2 Kasım 1870’de 100 yatılı öğrenci, bir o kadar da eski tabiriyle nihari öğrenci ile kapılarını açan Kadıköy Saint Joseph Lisesi, mekanik ekmek fırını, elektrik jeneratörü, demir atölyesi, marangozhanesi, kuyuları, su sarnıçları, kestane ağaçları, meyve ve sebze bahçeleri, kümesleri, Balkan Savaşı dönemindeki hastanesi, tüm ihtiyaçlarını deniz yoluyla getirip boşaltabildiği bir iskelesi, bu malları okula taşımak için vinçli bir dekovili, atları, arıtma birimi, sergi salonu, berberi, kütüphanesi, edebiyat akademisi, ticaret akademisi, orkestrası, spor alanları ve kavıyla adeta kendi kendine yeten küçük bir kenti andırıyordu.
İşte bizler, yolları 70’li yılların başlarında kesişmiş, yıllar içinde dostluklarını pekiştirmiş Saint Joseph’liler, bu gizemli kentin kapılarını tekrar aralamak, yeni keşiflerde bulunmak ve anılarda kaybolmak üzere www.sjliyillarimiz.com adlı bu siteyi oluşturmanın heyecanını yaşıyor ve değerli katkılarınızı bekliyoruz.
Sevgi ve Saygılarımızla;
Murat Gezgin 81
*1998 Yapı Kredi “Nuhun Gemisi Beyoğlu’nda” sergi kataloğu, Saint Joseph’in 19. Direktörü Michel Bertet’nin giriş yazısından.
Sevgili Murat,
Güzel yazilarinin devamini bekliyoruz !
Sevgili MURAT “nehari” degil “NIHARI” olacak. Sevgilerimle
Fikret Ağabey;
Uyarı için teşekkürler, gerekli düzeltmeyi yaptık.
Saygılar;
Eline diline gönlüne sağlık Muratçığım…Ben de ispirtolu kağıd teksir edilmiş 1981 tarihli 11/B futbol takımının bir ilanı var …Yine Mete ile beraber hazırlamışız…Çok silik halde idi …Orijinal yazının üzerinden gittim….Fr Raymond bunun orijinalini görmüş ve sınıflar arası futbol maçlarına heyecan katma amacı ile teksiri o yapmıştı…İçerisinde komik İngilizce yazım hataları ve kullanılan yanlış kelimeler var (Yedekleri sayarken spare players demiş mesela :)….Bunu tarayıp size göndremeye çalışacağım
Hızlı yazarken 1981 yerine 1081 yazmışım…Bazı harfler de webde tutukluk yapıyor sanırım eksik kalmış…Kusura bakmayın
Ne t’inquiète pas, nous les avons corrigés.
Dun aksam yemek yedik Murat Bayburtlu’yla beni arayip haber vermesi beni çok mutlu etti, hepinizden konustuk aklima gelen butun isimleri sorup havadislerinizi almak istedim, bunlar konusulurken de yuzumdeki tebessumun ve içimdeki merak ve heyecanin farkina vardim. Sizlerin varligi sizlerin yanindaykenki hislerim son derece konforluydu. Hepimize uzun saglikli omurler diliyorum uzun uzun yasayalim; bol bol birlikte olmaya çalisalim.
Iyi ki hayatlarimiz bir donem çakismis…
sevgilerimle
Cumur
Güzel yazı 🙂
Ali Mutlu
İlk kez baktım siteye, çok iyiymiş Gezgin bir kez daha eline sağlık
Erdal Atakan 1955 kardeşlerimin yazılarını okurken ben de sizlerle yaşamış gibi oldum
Murat kardeşime teşekkürler
Değerli yorumlarınız için teşekkürler
Kutlarım ,
Her yönüyle çok başarılı bir sunum ..
Mehmet Günyeli
Çok teşekkürler…
Mehmet bey;
Değerli yorumlarınıza geç cevap yazdığım için lütfen kusura bakmayın.
Çok teşekkürler, saygılar…
Ben 88 mezunuyum, okulun sınırlarının Bomonti çay bahçesinde bittiği dönemi hatırlıyorum. Denize açılan bir iskelemizin geçmişte olduğunu bilmiyordum. Petit quartier ‘ den, içeri girilmesi yasak olan müthiş bir bahçeye açılıyordu okul. İçinde sadece ceviz ve at kestanesi ağaçları vardı. Gizli gizli açık havada sigara içmek için girerdik, bir taraftan da Doberman’ ların aniden ortaya çıkma ihtimalinden korkardık:). Bir de, Frere Etienne ‘ e yakalanıp, kulaklarımızın, yaşına rağmen mengene gibi parmaklarıyla ezilmesi korkusunu hatırlıyorum. O parmakların içinde 2. Dünya savaşından kalma protez olduğu şeklinde efsaneler de dolaşırdı kulaktan kulağa. O kadar çok acıtırdı ki rahmetli, çoçuk aklımızla belki olabilir derdik.
Michel Tagan ‘ ın yıllar sonra Türkçe verdiği temsili derse girmiş olmayı çok isterdim. Bizlerden, hayata, hayatın o zamanlarda bize basit gibi görünen yüzlerine, büyük düşünürlerin nasıl baktığının ilk pencerelerini açtı, bilincimizi araladı. Fransızca’ nın ne kadar zarif, smart ve usta bir dil olduğunu gösterdi. Bugün belki bir çoğumuz bugünki aklımızla o dersleri yeniden dinlesek, rahatlıkla anlarız, hatta bize basit gelebilir diye düşünebilir. Ama öyle olmayacağını yukarıdaki yazılardan okumanın mutluluğu içindeyim. Yetersiz olan biz değildik, dersler derin ve çok boyutluydu.
1980 eylül ayında, okulun ilk açılış gününde, müdürümüz Pierre Caporal ‘ in, o mükemmel ve duru aksanıyla, klas ses tonuyla yaptığı açılış konuşmasını dinlemiş, bir taraftan hayran olmuş, öte yandan moralim çok bozulmuştu. Bu dili anlaması , öğrenmesi hiç kolay gözükmüyordu. Çok çalışmak gerekiyordu. Ama hazırlık 1 de Melek hanımın , hazırlık 2 de Yasemin hanımın muhteşem dersleriyle artık bu dili çözümlemiştim. Kafaya başarıyı, derslerde başarı olarak ilk şart olarak yazdığım için, hummalı bir şekilde çalışıyordum ve sonuç lise 1. sınıfa kadar okul birinciliği. Bugün iş hayatında, Saint-Benoit, Saint-Michel, GS den vasat notlarla mezun olup çok başarılı olan insanlara bakıyorum ve ne gereği vardı diyorum. Dersler, altyapı, temel çok önemliydi ama iş hayatında çok başka özellikler de gerekiyor. Kuvvetli sosyal ilişkiler, çok esnek ve tercihsiz olabilmek, egolardan sıyrılmayı bilebilmek, gerektiğinde yenilmeyi bilmek, hesaplanmış riskleri almayı bilmek ve en önemlisi kalpleri kırmadan, emretmeden yönetmeyi bilmek. Bunlar bana, samimi söylemek gerekirse, kişisel temayülümde bana göre 10 yıl kaybettirdi. Ancak halimden ve bulunduğum noktadan da , gecikmeye rağmen,,gayet memnun olduğumu da belirtmeliyim . Eğer SJ, bundan sonraki eğitim hayatına, gençleri iş hayatına hazırlayacak bu tip vaka çalışmalarını, sosyal etkinlikleri, projeleri, uzmanlarıyla beraber organize etmeyi başarabilirse – ki zaten bugün bu konuda bazı adımlar atılmış olduğunu, 2020 de okuldan mezun olmuş olan yeğenim Melis Zırhlıoğlu’ ndan gördüm- SJ ‘ yi yine çok parlak günlerin bekleyeceğine umudum tam olabilir. Bir diğer konu da, meslek seçimi yapacak gençlerin, yatkınlık ve yetkinliğinin güçlü olduğu yönleri çok iyi tespit edebilecek “ Yetenek Saptama ve Geliştirme “ rehberlik hizmetlerinin başlatılması. Eğer okul bunu yapmayı başarırsa, hayata atılıp çalıştıkları meslekten ve kendilerinden memnun bireyler bu geri bildirimi verdiklerinde, okul yöneticilerinin ve öğretmenlerini kim bilir ne kadar mutlu edecek, okulun reputation’ unu ne derece yukarı çekecek.
Evet, anılardan başlayıp, kişisel tecrübelerim ve detaylı çalışılıp analiz edilmesi gereken bir kaç öneriyle tamamlıyorum. Umarım uzun yazıp sizleri yormamışımdır.
Eski mezun ağabeylerime, benden daha genç hanım ve beylere sevgi ve saygılarımla .
Not : 1988’ de , okulda mezun olduktan bir sonraki sene kızlar da alınmaya başlanmıştı, ne mutlu onlara 🙂
Çağlayan ALTINOK
SJ 88’