1973 yılının bir sonbahar serinliğinde başlayan o naif, siyah beyaz Saint Joseph yıllarını anlatmak için “Le roman de Renard” ya da “Le Tour du Monde en 80 Jours”dan alıntılara yer vermek isterken iç sesime kulak verdim bir an, ve kısacık ömrüne koca koca dizeler sığdırmış İzmir’li güzel şair Didem Madak’ın Ahlat Ağacı’ndan birkaç dize düştü aklıma:
“İç ses, diye söylendim
Ve ah dedim sonra,
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim.”
En fazla iki kuşak sonra asık suratlı efemera müzayedecilierinin eline düşeceğini bile bile bunca fotoğraf, kartpostal, eski püskü belge ve objeler neden toplanır diye çok düşündüm…
Fakat bir türlü mantıklı bir açıklamasını bulamayınca anladım ki, bir çeşit iç dünyayı düzene sokma, dağılan parçaları bir araya getirme çabasıdır benim yapmakta olduğum.İşte böyle bir farkındalığa eriştikten sonra oldukça mütevazı Kadıköy, Moda ve Saint Joseph ile ilgili biriktirdiğim eski yeni her tür bilgi ve belgeyi sizlerle paylaşma arzusu belirdi içimde. Belki de 50’den sonra kağıt parçalarını toplamak yetmiyor insana; Ve arkadaşlarıyla daha sık bir arada olma arzusu, çabası giriyor işin içine…
1860 Yılında Fransa’nın Reims şehrinde Saint Jean-Baptiste de la Salle tarafından temelleri atılmış olan Frères des Ecoles Chrétiennes yani Fransız Rahipler Cemiyetine bağlı olan Lisemizin kapsamlı tarihçesi hakkında okulumuzda uzun yıllar görev yapmış Frère Ange Michel ve Demir Alp Serezli öncülüğünde basılmış olan 2 adet önemli eseri, “Saint Joseph’in öyküsü I ve II”yi referans gösterdikten sonra, Beyoğlu İmam Sokakta Frère Marc öncülüğünde kurulan Saint Joseph’in Moda’ya taşındıktan sonraki serüveninde dikkat çekiçi bazı detayları ön plana çıkartarak bu yolculuğu başlatmak istiyorum:
SAINT JOSEPH’İN YANINDA YER ALAN MANASTIR:
Bizim zamanımızın Kadıköy Maarif Koleji bugünün Kadıköy Anadolu Lisesi’nin bulunduğu yerde Saint Joseph Lisesi’yle komşu duvarı olan büyük bir arazi içinde bir rahibe manastırı bulunuyordu.1918 tarihli aşağıdaki kartpostalda görüntülenen iki katlı ahşap binada Karmelit rahibeleri yaşardı.Dışarı çıkmazlar, kimselerle görüşmezler, manastırın bahçesini ekip kendi sebzelerini yetiştirirlerdi.Bina, Saint Joseph Lisesi’ne çok yakın olmasına rağmen kolejle hiç alakaları olmazdı.
Karmelit Rahibelerinin Manastırının yer aldığı Kartpostal
Manastırın bahçesinin bittiği yerde denize kadar uzanan çam ve kavak ağaçlarıyla dolu çok büyük bir arazi vardı.Bu arazi I. Dünya savaşından önce İstanbul’daki Alman kolonisi tarafından kiralanmıştı.Alman gençleri askeri disiplinle yetiştirilir, her türlü sporu en iyi şekilde yapabilmeleri için çalıştırılırlardı.Uzun bir iskelesi vardı.Bu iskeleden almanlar denize girer, iskeleden oldukça dik bir rampa ile demir rayların üzerinde hareket eden bir dekovil, Saint Joseph Lisesi’nin tepedeki demir kapısından işleyerek okula kömür ve çeşitli malzemeler taşırdı.Bugün bu sahilden yol geçtiği için ne iskele ne de kapı kalmıştır.
Savaşın sonuna doğru bu küçük alman kolonisi de Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmıştır.Manastırın bahçesinde sol tarafta tam yolun kenarına yapılmış bir müştemilatta hem manastırın işlerine bakan hem de almanların kampına göz kulak olan Coni Brindizi adındaki Rum, alman eşi ve iki kızıyla yaşardı.Coni Brindizi’nin Elizabet adındaki kızı yalnızca Moda’nın değil, belki de Kadıköy’ün en güzel kızıydı.Elizabet Brindizi tanınmış sunucu Orhan Boran’la kısa süren bir evlilik yaptı ve tercümanlık yaparak hayatını sürdürdü.
Rahibelere gelince, çok sıkı bir disiplin ve koruma altında yaşamalarına rağmen bir gün bir rahibenin çarşaflardan yaptığı iple manastırın penceresinden bahçeye inip daha evvel anlaştığı zerzavatçıyla kaçtığı duyuldu.
Günün birinde bu araziye Anadolu Lisesi yapıldı ve rahibelerin manastırı yıkılınca , rahibeler Kızıltoprakta Depo durağına yakın olan üç katlı kagir bir binaya taşındılar.Bina Pavlantos adlı bir ruma aitti.Rum ailelerin birer ikişer Türkiye’yi terkettiği yıllarda Pavlantos da gizlice evini satarak Yunanistan’a yerleşti.
Yaşlı olan rahibeler birer birer dünyadan ayrıldıktan sonra yerlerine genç rahibeler gelmediği için ev her yıl biraz daha ıssızlığa ve yalnızlığa terkedildi.
Dr. MÜFİD EKDAL
Yukarıda kısaca bahsettiğim Karmelit rahibelerinin hikayesini, ömrünü hastalarına ve doğup büyüdüğü, aşığı olduğu Kadıköy’ü araştırmaya adamış, bu yıl Temmuz ayında ebediyete uğurladığımız sayın Dr. Müfid Ekdal’ın “Bizans Metropolünde ilk Türk köyü KADIKÖY” ve “Kapalı Hayat Kutusu KADIKÖY KONAKLARI” adlı eserlerinden alıntıladım.
Takip eden Kadıköy, Moda ve Saint Joseph tasvirlerinde de yararlandığım Sayın Ekdal’ın eserlerine bu sitede yer verebilmek adına yazarın sevgili kızı Meral Ekdal Akdikmen’in onayını aldığımı bilmenizi isterim.
Değerli Tıp adamı Sayın Müfid Ekdal 1918 yılında İstanbul’da doğdu.1942 yılında İstanbul tıp fakültesinden mezun oldu ve askerlik görevine gidinceye kadar Haydarpaşa Numune hastanesinde çalıştı.Askerlik dönüşü 1945 yılında aynı hastanenin Dahiliye Servisinde ihtisasa başladı ve 1950 yılında dahiliye uzmanı oldu.1963-1965 yıllarında Kardiyoloji ihtisası yapmak için İngiltereye gitti ve bu dalda uzman oldu.1965 yılında Haydarpaşa Numune Hastanesi Üçüncü Dahiliye Servisi şefliğine, 1979 yılında da aynı hastanenin Başhekimliğine atandı.Bir buçuk yıl bu görevde kaldı ve tekrar Dahiliye Servis şefliğine döndü.Hastanede 39 yıl çalıştıktan sonra 1983 yılında emekli oldu.
Dr. Müfid Ekdal, babası Tahir Ekdal’ın 1900 yılında, eski adıyla Gazi Muhtar Paşa çıkmazı, bugünkü adıyla Dr. Müfid Ekdal Çıkmazı’nda yaptırmış olduğu tarihi köşkte 1918 yılında dünyaya gelmiş ve bütün ömrünü bu köşkte geçirdikten sonra 11 Temmuz 2014 tarihinde hayata yine bu evde gözlerini yummuştur.Geçtiğimiz yıllarda tanışma ve sohbet etme şansı elde ettiğim Dr. Müfid Ekdal eserlerinde yer verdiği sayısız köşk ve konağın tarihlerine ait bilgileri zamanında tedavi amaçlı ziyaret ettiği bu köşklerin bizzat sahiplerinden dinlemiş ve eserlerinde okurlarıyla paylaşmıştır.
Okulumuzun kuruluş yıllarına dönecek olursak, Frère Marc’ın 1857 yılında Beyoğlu’nda açtığı Pansionat Saint Joseph yine Ange Michel’in kitaplarında detaylı şekilde anlatıldığı üzere bir ara Küçük Moda’ya taşınmışsa da, bina sahibi tarafından satılınca tekrar Beyoğlu’na dönüldü.Frère Marc’dan sonra görevi üstlenen Frère Vauthier okulu büyütmek için çaba sarfetmiş, bugün SJ nin bulunduğu boş geniş araziyi okul yapılması için uygun bularak, Fransız sefirinin aracılığını istemişti.
Sefir Sultan Aziz’e müracaat etti.
Padişah sefirin isteğini olumlu bulmuş, söz konusu arsa üzerinde okul inşasında bir sakınca olmadığına hükmederek Mart 1864’de İstanbul Emini Emin Ali Paşa’ya ferman vermişti.
Yoğurtçu çeşmesinden başlayarak bütün Kalamış koyuna hakim olan 32 dönümlük arazinin bir kısmı boş bir kısmı bağlıktı.Artık herşey tamamdı fakat okul inşası için yeterli kaynak yoktu.
5 Haziran 1870 günü bir kunduracı mağazasında başlayan o korkunç Beyoğlu yangını olmuş, 3000 ev yanmış, 20000 kişi evsiz kalmıştı.İmam sokağındaki Pansionat Saint Joseph yangından payını almış, hiçbir şey kurtarılamayarak kül olmuştu.
Okulu idare eden iki Frère o gece üzgün ve yorgunluktan perişan bir halde Moda’daki okul arsasına geldiler.Geniş arazi boştu.İçindeki iki kulübeden birinde bekçi, diğerinde merkep vardı.Rahipler kulübeye sığındılar.
Bu olaydan sonra hummalı bir çalışma içine giren Frère’ler birkaç ay sonra bugünkü Saint Joseph Lisesinin ilk temel taşını 16 Ağustos 1870’de koyduktan sonra 1 Kasım 1870’de okulu tamamlayıp, ertesi gün 2 Kasım 1870 tarihinde eğitime başlayacaklardır.
Artık Collège de Saint Joseph doğmuştur.
MODA MEKTEBİ SOKAĞI VE BALTACI OTELİ
Moda Mektebi sokağı No:12’deki tarihi sarı evin girişinde yer alan Moda panoraması.
Sn. Oktay Özyemişçi’nin suluboya Moda panoraması çalışması.
2015 Yılında tadilat geçiren 12 No’lu sarı evin son hali:
Moda Mektebi sokağı yukarıdaki günümüz fotoğraflarından da anlaşılacağı üzere eski Bomonti gazinosu bugünkü Moda Teras’ın bulunduğu sokağın adıdır.
Dr. Müfid EKDAL’ın “Saklı hikayeleri ve Resimleriyle KADIKÖY SOKAKLARI” adlı eserinde de yer alan sokakta, öne çıkan 12 No’lu tarihi sarı evde halen sevgili kardeşimiz Mehmet Özyemişçi’nin halalarının ikamet etmekte olduğunu ve tarihi evin 2015 yılında tadilat geçirerek ikinci fotoğraftaki son halini aldığını belirttikten sonra, sokağın tarihine bir göz atalım:
Saint Joseph, Yoğurtçu Çeşmesinden başlayarak bütün Kalamış koyuna hakim 32 Dönümlük araziyi 1864 yılında satın aldıktan sonra, yine aynı yıl Moda Terasın bulunduğu arazi üzerinde Baltacı isimli bir zengin tarafından otel olarak inşa edilmiş binaya 5 yıllığına kiracı olarak geçmişti.1864-1869 yılları arasında 5 yıl eğitim yapan lisede 100 öğrenci yatılı olarak kalmıştı.5 Yıl sonra binanın sahibi kirayı artırınca Saint Joseph Lisesi ayrılmış Mikitarist okulu açılmıştı.Mikhitar veya Pierre Manuk isimli din adamı (1676-1749) Sivas’ta doğmuş ve kurduğu mezhep mensuplarını Mikhitarist denmişti.Katolik ermeni rahip yetiştiren Mikhitarist okulu Saint Joseph’in boşalttığı Baltacı’nın otelinde yıllarca eğitimine devam etti.Baltacı Oteli’nin aşağıdaki görüntüsünden başka, nefis taş baskı kartpostal görüntüsü Frère Ange’ın Saint Joseph’in öyküsü adlı kitabının I. Cildinde yer almaktadır.
1915 yılında Binanın yanmasıyla birlikte söz konusu araziye Şişlideki Bomonti bira fabrikasının biralarını satan Bomonti gazinosu taşınmıştır.
Şişli Bomonti Bira Fabrikası’na ait belgeler
Moda Burnu ve Küçük Moda Kartpostallarında Baltacı oteli
Mikhitarist okulunun öğrencilerinin bir kısmı Moda Teras’ın karşısındaki apartmanların yerinde bulunan evlerde pansiyon olarak otururlardı.Otel Schana isimli pansiyon en meşhurlarıydı.Pansiyon sahibinin Luçiko adında çok güzel bir kızı vardı.Herhalde bu kızın cazibesinden olacak ki I. Dünya savaşı sırasında yabancı subaylar Pansiyon Schana’yı tercih ederlerdi.
Ermeni bir kadının işlettiği, aşağıdaki kartpostalda gözüken 3.5 katlı şahane bina yıkılıp apartmanlar yapıldı.Uzun yıllar bu bölgede faaliyet gösteren Saint Joseph ve Mikhitarist okulları nedeniyle bu sokak halen Mektep sokağı olarak anılmaktadır.
Hotel Schana
Aşağıda yer alan kartviziti incelediğimizde geçtiğimiz yüzyıl başında S.J. Causal’ın hem Saint Joseph’de hem de Mikhitarist’lerin okulunda hocalık yaptığı sonucunu çıkartabiliriz.Tabii kartvizitte açıkça Saint Joseph ibaresi yer almadığından, “Lycée Français” ibaresi Moda’da başka bir fransız okulu olup olmadığı konusunda bizi araştırma yapmaya sevketti ve geçtiğimiz yüzyıl başında Moda caddesinde bulunan bugünkü Kız sanat okulunun yerindeki Notre Dame de Sion Lisesi ve onun şubesi olarak Yeldeğirmeni’nde açılmış olan Saint Euphémie ve Saint Joseph’in şubesi Saint-Louis okullarından başka, Moda Cem sokağında Assomption kilisesinin yanında ahşap bir binada Papaz Per Lorensiye’nin özel bir okul açtığı bilgisine ulaştık.Kadıköy’deki azınlıklara çok ciddi fransızca eğitimi veren bu okul çok önceleri kapanmış ancak Cem sokağının köşesindeki bu ahşap bina hala durmaktadır.
S.J. Causal’in adına Saint Joseph kayıtlarında ulaşamadığımız için bu bilgileri sizinle paylaşmak ve söz konusu “Lycée Français”nin Saint Joseph olabileceği gibi, Per Loransiye’nin açmış olduğu okul olma ihtimalini de belirtmek istiyoruz.
S.J. Causal’a ait kartvizit
Notre Dame De Sion Kadıköy’e ait ait bir belge
Notre Dame De Sion’un Şubesi Sainte Euphémie’ye ait bir “Témoignage de Satisfaction”
TUBİNİ, LORANDO, WHİTTALL VE LA FONTAINE AİLELERİ
Küçük Moda’nın neredeyse tamamına sahip olan ve Saint Joseph’e komşu büyük bir arazi içinde malikanesi bulunan Lorando ailesi ve Müdürdar’dan Moda Burnuna kadar olan arazinin neredeyse tamamına sahip olan Tubini’lerden, Whittall’ler ve La Fontaine’lerden bahsetmeden dönemin Moda yaşantısını anlayabilmemiz ve Saint Joseph’in hikayesine devam etmemiz mümkün değildir.
1800’lü yılların ikinci yarısından başlayarak Osmanlı devletinin iç ve dış borçları artmaya başlar.Devletin açıklarını kapatan ve kredi bulan, gerekirse ceplerinden Osmanlı devleti’ne borç veren bankerler, alacaklılar listesinin en üst sıralarında yer almaya başlar.
İtalyan asıllı ve Fransız uyruklu bankerlerden Jean Lorando ve Berrand Tubini işte devlete borç veren en ünlü bankerlerden ikisidir.Borçlar verilmiştir ancak zamanı geldiğinde Devlet bankerlere olan borcunu ödeyemeyince onlar da Osmanlı hükümetini Fransız hükümetine şikayet ederler.Fransızlar da Midilli adasını misilleme olarak kuşatır.
Dönemin Osmanlı padişahı, işi tatlıya bağlamak ve bankerleri susturmak için Küçük Moda’yı ve Moda Burnu’nu bu iki bankere hibe eder.Moda çayırı ile Moda burnu Tubini’nin, Küçük Moda ise Banker Lorando’nun payına düşer.
TUBİNİ AİLESİ
Berrand Tubini Galata’da bankerlik yaparken, oğlu Tubini de Beşiktaş’ta 400 kişinin çalıştığı bir mobilya mağazasını yönetiyordu.
Çok büyük bir servete sahip olan bu ailenin Moda’da sahip olduğu araziler, Kadıköy Şehremaneti binasından başlar , Mühürdar’dan Moda burnuna kadar uzanırdı.Aşağıda yer alan kartpostalda ki “Quai Tubini” ibaresi, Tubini’lerin servetinin boyutunu ortaya koymaktadır.
Quai Tubini
Tubini’lere ait mülklerden en önemlisi Moda Palace’dır, Tubini’lerden Frederichi’lere geçmiş, Miramer oteli olmuştur, I.Dünya savaşında Almanlar tarafından nekahathane olarak kullanılmıştır.Savaştan sonra Moda Palace oteli olmuş, binayı daha sonra Aliye Moralı satın almış olsa da burada hiç oturamamıştır.Daha sonra bina yıkılıp yerine Marmara apartmanı yapılmıştır.
Baba Tubini öldükten sonra ailenin mülkü damadı Nomico ve yine akrabaları olan Belçika uyruklu Frederichi Tubini’nin mülkiyetine geçmiştir.Frederichi’lerin Fazıl Paşa sokağında oturdukları ilk ev halen ayaktadır. Nomico’lar da Moda’da çocuklarına 7 adet malikane yaptırarak adeta bir Dükalık kurmuştur.
Tubiniler ve onların akrabası olan İtalyan asıllı Corpi’lerin Kadıköy’den başka mülkleri de vardı.Rıza paşa karakolunun bulunduğu sokaktaki çoğu ev İtalyan asıllı Corpi’lere aitti.Beyoğlundaki eski Amerikan konsolosluk binasını Tubinilerden olan Ignasio Corpi sevgilisi için yaptırmış, ancak içinde oturamadan vefat etmiştir.
Tubini’ler, Frederichi’ler, Nomico’lar ve Corpi’lerin geçtiğimiz yüzyıl başı Moda’da önemli bir topluluk oluşturduklarını biliyoruz, aşağıda ise;
1919’da Tubini’lerin mülkiyetinde olan Moda Palace Otelinin işletmecisinin Yerassimo Courouclis olduğunu ve Nomico’lardan “Arthur Nomico’nun, bayan Corpi’den, bayan Elota Nomico hesabına 50 Türk Lirası tahsil ettiğine dair” 18 Mayıs 1919’da düzenlediği makbuzu görüyoruz.
Yukarıdaki makbuzun düzenlendiği tarihe dikkat çekmek için ise, Deniz Kavukçuoğlu’nun 2010 Yılında Heyamola yayınlarından çıkan “Mühürdar’dan Moda’ya geçmişe doğru bir gezinti” adlı eserinde yer alan bilgilere yer vermek istiyoruz:
“Türk Milleti o günlerde karanlık bir dönemden geçmektedir.Osmanlı imparatorluğu dünya savaşını kaybetmiş ve düşman birlikleri ülkenin her tarafını istila etmişlerdi.İngilizler, Şehremaneti binasının önüne barakalar kurarak yerleşmişlerdi.Çok geçmeden 22 Mayıs 1919’da Yunan ordusu da Anadolu’yu işgal etmek için İzmir’e çıkmıştı.Bu işgali protesto etmek amacıyla Şehremaneti önünde kalabalık bir halk toplanmış, binanın balkonuna Hüseyin Suat Bey, Ahnmet Kemal Bey, Fahrettin Hayri Bey, Münevver Saime ve Halide Edip hanımlar çıkarak heyecanlı konuşmalar yapmışlardır.
16 Mayıs 1919 Tarihinde Bandırma vapuruyla, sessizce İstanbul’dan ayrılan Mustafa Kemal ve arkadaşları Milli Mücadeleyi başlatıp, 9 Eylül 1919’da İzmir’de düşmanı denize döktükten sonra Refet Paşa kumandasındaki Türk ordusunun İstanbul’a gelmekte olduğu duyulmuş ve Şehremaneti çevresindeki İngilizler barakaları sökerek Kadıköy’den ayrılmışlardı.
Deniz Kavukçuoğlu’nun “Mühürdar’dan Moda’ya geçmişe doğru bir gezinti” adlı eserinde yer alan Tubini ve Corpi ailelerinin bir fotoğrafı:
Ferit Tek Sokağındaki, Moda Kulübünün karşısında, Tubinilere ait Moda Palace yukarıda sağdaki bina olup, otelinin yerine yapılan Marmara Apartmanının bugünkü görüntüsü aşağıdadır.
LORANDO AİLESİ ve ŞAİR NEFİ SOKAĞI
İstanbul Vilayeti’nin 1922 yılında hazırlattığı şehir planında, SJ arazisine bitişik Lorando malikanesine ait arazi yer almakta.
Bugün Şair Nefi sokak olarak anılan sokağın ilk ismi Lorando sokağıdır.Yani Moda ilkokuluna yüzünüzü dönüp sola SJ’ye doğru gitmek yerine sağa doğru biraz ilerleyip bugün de tramvayın sola doğru kıvrılarak girdiği sokak şair Nefi sokağıdır. İşte bu sokağın sol başından denize kadar olan arazi Lorando ailesine tahsis edilmiştir.Şimdiki Hülya sokağının (eski ismiyle Şair Nefi çıkmazı) sonunda doğanın içine gizlenmiş sarı boyalı bir malikanede oturmuş Loranda ailesi.Binanın bahçe duvarının sınırı Saint Joseph Lisesinin bahçelerinin başladığı yerde bitermiş.
Bu bilgileri derlediğim kitabın yazarı ise Anais M.Martin Heyamola yayınlarından çıkmış olan “Her yeri resim gibi Küçük Moda” kitabının yazarı ve doğma büyüme Moda’lı bir edebiyatçı-Yazar.
Yazar eserinde Moda ve çevresini betimlerken ömrünü Bahariye ve Moda’da geçirmiş olan dayısı Hagop Papazyan’ın anılarından da yararlanarak son derece değerli bilgiler veriyor.
Papazyan anılarını aktarırken, “Papaz okulunun bahçesi de denize kadar inerdi, Lorando’ların arazisinin bir ucu da..” diyor.
Şair Nefi çıkmazının sonunda bugünkü Lorando’ların malikanesinden geriye harap bir taş duvar ve kapı kalmıştır.
Hatta Ziya Özay yazın sürpriz yapıp Özyemişçi için düzenlenen yemeğe geldiğinde, çıkışta nostaljik bir yürüyüşle dondurmacı Ali’ye gidelim dedik.Ziya bizi eski Modalı olduğu için yıkılma tehlikesinin olduğu SJ duvarından paralel aşağı doğru götürdü sağa Şair Nefi sokağına sapan köşede bu harap duvar ve kapıyla karşılaştık sonrasında tekrar sağ ve sol yaparak Barış Manço’nun evinin bulunduğu Yusuf Kamilpaşa sokağına girdik ve dümdüz giderek Moda caddesine aşağı yukarı Dondurmacı Ali’nin karşısına çıktık.
WHITTAL AİLESİ ve YUSUF KAMİL PAŞA SOKAĞI
19. Yüzyılın sonlarında, muhteşem yaşantısı, sosyal faaliyetleri, kara-deniz sporları ve bu arada yürütmekte oldukları ticaretten kaynaklanan hudutsuz kazançları ile Moda’da isim yapmış ailelerden bir diğeri de İngiliz Levanten aile Whittall’dir.
Sir James William Whittall 1838’de İzmir’de doğmuş ve 1873 yılında Moda’ya yerleşmiştir.James Whittall Modanın en güzel arazisine muhteşem bir malikane yaptırmış, ayrıca bugün Whittall çıkmazı diye bilinen sokağa da Moda’da doğan 11 çocuğu için 5 adet köşk daha yaptırmıştı.Yusuf Kamilpaşa sokakta bulunan Anglikan kilisesini de 1876 tarihinde Sir James Whittal yaptırmıştır.J.W.Whittal 1910 yılında çok sevdiği Moda’daki malikanesinde 72 yaşındayken öldü.Eşi uzun müddet yaşadı ve 95 yaşında vefat ettiğinde eşinin yanına Haydarpaşa’daki İngiliz mezarlığına defnedildi.Muhteşem malikane ise Whittall’lerin diğer mülkleri gibi 1954 yılında yıkılarak Apartmanlara dönüştürüldü.
Yusuf Kamilpaşa sokağı Anglikan Kilisesi ve Barış Manço’nun evi
Yusuf Kamil Paşa sokağının eski adının “Delcardo sokağı” olduğunu Müfid Ekdal’ın “Kadıköy Sokakları” adlı eserinden öğreniyoruz.Yukarıda yer alan şehir planında Delcardo sokağı “Dely-Kourda S.” olarak belirtilmiş.
Yine Yusuf Kamilpaşa Sokağında Kilise’nin karşısındaki Barış Manço evi sanatçıya 3. Belki de 4. Kuşak bir Moda’lı olan James Whittall’den intikal etmiştir.Aslında bugün Barış Manço evi olarak bildiğimiz ev ikiz olarak yine bir bir İngiliz olan Mr. Dowson tarafından Moda’da bir çok malikaneyi inşa eden Pappe kalfaya yaptırılmıştı.
Zaman içinde bu evlerden bir tanesi James Whittall’e oradan da Barış Manço’nun mülkiyetine geçmiştir, Barış Manço’nun ölümünden sonra da talihsizlikler devam etmiş, Manço ailesinin borçlarına mahsuben eve Bankalarca el konmuş allahtan Kadıköy Belediyesi ve alacaklı Banka anlaşmak suretiyle evi bugün müze olarak halkın hizmetine sunmuşlardır.
İkiz ev ise 1967 yılında yıkılarak 38 daireli bir apartman haline gelmiştir.
James Whittal ve eşi
MODADAKİ İNGİLİZ KOLONİSİNİN YAŞANTISI
1877 Yılından itibaren Moda’da bazı İngiliz ailelerinden meydana gelen geniş bir koloninin oluştuğunu görüyoruz.Bunların başını Whittall’ler çekmiş sonrasında La Fontaine’ler de gelip koloniye katılmışlardır.
Whittal ve La Fontaine ailelerinin toplu fotoğrafı1877’de Moda’ya 95 İngilizin yerleştiği, bu rakamın 1906’da 149’a çıktığı görülmüştür.O yıllarda Moda’da hayat çok zevkli ve eğlenceliydi.Beykoz çayırında kriket, Moda’da ve Büyükdere’de polo oynanır, senelik yelken ve kürek yarışları düzenlenirdi.Ayrıca Bowling klüpleri de kurulmuştu.Dünya savaşı bitip, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte , kapitülasyonlara son verilmiş ve bu ailelere sağlanan imtiyazlar ortadan kalkmıştır.
Saint Joseph’in 2 Kasım 1870’de başlayan eğitim serüvenine dönecek olursak, yıllar içinde okulun fiziki şartlarıyla birlikte eğitim kalitesi de geliştikçe ünü artarak devam etmiş ve 1903 yılında yeni bir atılım gerçekleştirilerek “Institut Commercial” kurulmuştur.1909 yılında İstanbul’daki Fransa Ticaret Odası’nın himayesine geçen” Institut Commercial” 2 yıllık bir eğitim program uyguluyor ve 2. yılda öğrencilerden “Sanayi ve Ticaret” veya “Bankacılık ve Ticaret” bölümlerinden birisini seçmeleri isteniyordu.
Distribution Solennelle des Prix 1907 et Institut Commercial
Bu arada 1906 ve 1907 yılında okulun iki büyük kanadının inşası tamamlanmış ve artan talebe bağlı olarak Haydarpaşa Yeldeğirmeni’ndeki Externat Saint-Louis okulu 1906 yılında açılmıştır. Elimizdeki 1907 yılının Palmarès’inde yer alan bilgileri incelediğimizde 2 adet sınıfta toplam 68 öğrencinin kayıtlı olduğunu görüyoruz.
Externat Saint-Louis (1906-1907)
O tarihte Yeldeğirmeni’nden Moda’ya henüz tramvay seferi olmayışı ulaşımı zorlaştırdığından böyle bir Şube açmaya ihtiyaç duyulmuş ve yine elimizde bulunan 1910 Palmarès’inde Saint-Louis’deki sınıf sayısının 5ème, 6ème, 7ème, 8ème olmak üzere 4’e çıktığını ve Externat Saint-Louis’yi bitiren öğrencilerin haziran ayında Saint Joseph’e geçmek için bir sınava tabi tutuldukları görülmektedir.
1907’nin Palmarès’ini incelediğimizde ise Première Classe, Deuxième Classe, Troisième Classe’dan sonra 1er Classe Spéciale, 2ème Classe Spéciale, 3ème Classe Spéciale’e yer verildiğini sonrasında Quatrième Classe, Cinqième Classe , Sixième Classe , Septième Classe ve Huitième Classe ’a kadar devam edildiğini görüyoruz.
Daha sonra bu “Classe Spéciale”lerin “Préparatoire” olduğunu 1910 Palmarès’indeki nottan anlıyoruz.
Yie o yıllarda sınıfların büyükten küçüğe doğru azalarak ilerlediğini, yani okula yeni başlayan öğrencilerin 8-9 veya 10.sınıf öğrencileri olduklarını, yıllar içinde sınıfları geçerek 1. Sınıftan mezun olduklarını görebiliyoruz.
1907 tarihinde yukarıda belirttiğimiz üzere öğrenciler ilk yıl 8. Sınıfa kayıt olup , 1. Sınıftan mezun oluyorlardı.
1910’a geldiğimizde sınıflar 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1 Normal ve 1-2-3-4 Préparatoire’dan oluşuyor.
1908 Palmarès’inde ise artık eğitimin 2 ayrı bölümde yani “büyüklerin bölümünde” 1-2-3-4. Sınıfların bulunduğu, “küçüklerin bölümünde” ise 5-6-7-8. Sınıfların yer aldığı belirtilmiş ve “Classe Spéciale”lerin her iki bölüme de öğrenci hazırlayan destekleyici sınıflar olduğu belirtilmiş.Petit Quartier ve Grand Quartier kavramı demek ki 1906-1907 yıllarında okulun inşasının tamamlanmasını müteakip doğmuştur.
Renseignement Généraux 1908 (La section des Grands – La section des Petits)
Distribution Solennelle des Prix 1910
1921’e geldiğimizde Haydarpaşa Saint-Louis’de sınıf sayısı 4-5-6-7-8 olmak üzere 5’e çıkıyor, ve 1925 Palmaresinde Saint-Louis’de 4-5-6-7-8-9 olduğunu görebiliyoruz.
Proclamation Solennelle dex Prix 1925 ve son sınıf öğrencisi efsane matematik hocası Henri Matalon:
İlerideki bölümlerde efsane matematik hocasının hayatından bazı kesitlere yer vereceğiz.
Fakat 1925 Palmarès’ine kadar büyükten küçüğe sıralanan sınıflar, 1928’e gelindiğinde şekil değiştiriyor ve Préparatoire olmadığını, sınıfların bizim zamanımızdaki sisteme benzemeye başladığını görüyoruz:
Küçükler 1. Sınıftan başlayarak sırasıyla 2-3-4-5-6-7-8-9-10 ve nihayet 11 yıl sonra 11ème’den mezun oluyorlar.
Renseignements Généraux 1928
1930’lara gelindiğinde 5 yıllık ilköğretimin zorunlu hale gelmesiyle birlikte, 1932 Palmarès’inde aşağıdaki notu görüyoruz:
Renseignements Généraux 1932
Böylelikle, 1. ve 2. Sınıflar yerine 5 yıllık Milli Eğitim Bakanlığı’na tabi ilk okullardan mezun olan öğrenciler için tekrar Préparatoire sistemine dönülüyor.
1933 Yıllığında daha açıklayıcı bir notla karşılaşıyoruz:
Toparlayacak olursak, elimizdeki Palmarès’lere göre:
1907’de 3 Préparatoires, 8-7-6-5-4-3-2-1;
1910’da 4 Préparatoires, 9-8-7-6-5-4-3-2-1;
1921-1925 arası 4 Préparatoires, 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1;
1928-1931 arası 1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11;
1932-1935’de 1 Préparatoire, 3-4-5-6-7-8-9-10-11;
1936’da 1 Préparatoire, 4-5-6-7-8-9-10-11;
1937 – 1950 yılları arasında da 1 Préparatoire, 5-6-7-8-9-10-11
Olarak eğitime devam edildiğini görüyoruz. 1951 Palmarès’inde 1 Préparatoire, 6-7-8-9-10-11-12 ile, 5ème iptal edilmiş ve 12ème ilave edilmiştir. 1957 yılında ise, 2 Préparatoires ve 6-7-8-9-10-11 oluşan bizim zamanımızdaki sisteme geçilmiştir.
Palmarès (1949-1950)
Palmares (1950-1951)
Palmarès 1957
1957 Yılının en önemli haberini yine Palmarès’de yer alan, Directeur Frère Laurent ve Yardirektör Vehip Âta Tanla’nın giriş yazılarından alıyoruz:
Grand Quartier’de bulunan Atatürk Büstü’nün açılışı 7 Mart 1957’de gerçekleşiyor.
Vehip Âta Tanla’nın, “Yardirektör’ün hitabesi” başlıklı yazısından alıntıladığımız aşağıdaki paragraf, duygularının yoğunluğunu anlamaya yetiyor:
“İşte bugün;Büyük inkılabımızın büyük dahisi, ATATÜRK’ün, tarih boyunca kalbimizde yaşayacak ma’nâ benliğinin cisimleşmiş bir aksi olan bu anıtı açmak şerefile bahtiyarım”
Selim, Zafer ve Can, 1981 Yılında Atatürk Büstü’nün önünde bu pozu verirken, büstün açılış tarihinin üzerinden 24 yıl geçmiş; Fotoğrafın çekildiği tarihten itibaren günümüze kadar 34 yıl daha geçtiğini farkedip derin düşüncelere dalınca insan: “Bir ben büyümeyecektim, acaba bende mi büyüyorum” diyen bir iç sese kulak vermeden edemiyor.
Zellich Biraderler geçtiğimiz yüzyıl başında Beyoğlu’ndaki mağazasında matbaacılık ve kırtasiye malzemesi satışı faaliyetlerini yürüten bir firma olup, yukarıda yer verdiğimiz ilk döneme ait Palmarès’lerde ve Saint Joseph’e ait birçok broşür ve belgede yayıncı olarak bu firmanın adına rastlıyoruz. Elimizde bulunan SJ 1910 Prospectus kapağı ve Zellich&Fils firmasına ait belgelerden bazı örnekler: